heribert (admin) | 29 Temmuz 2001, Pazar - 01:51 Hazıran 2001 Postexpress Dergisi'nde Lambdaİstanbul'la röportaj: EŞCİNSELLERİN ONUR GÜNÜ Gözlerimin içine bak Pride Day etkinliğinden bahseder misiniz? Özgür Öncü: Heryılın haziran ayı sonunda, Pride Day olarak bilinen Eşcinsel Onur Günü’nü kutluyoruz. Bu, ‘’insan olmanın onuruyla beraber, eşcinsen olmaktan da onur duyuyorum’’ anlamına gelen bir etkinlik. ABD’de başlayan bir olayın sonucunda, tüm dünyada gelenekselleşmiş. Her yıl 26 Haziran’da , New York’da Stone Wall etkinlikleri ya da Christopher Street olarak kutlanır. Amaç, ‘’ eşcinsel olmaktan utanç duymuyorum, bu utanılacak bir şey değil’’ demek. Dolayısıyla bütün dünyada aslnda belli bir günde toplanılan bir parti günü olması değil de, yıla yayılmış ve her gün kullanılabilir bir propaganda aracı olarak kullanmak önemli. Bu yüzden bazı ülkelerde haziran, bazılarında eylül, bazılarında nisan, bazılarından mayıs ayında kutlanır. Böylece büün dünyada konu canlı tutulur. Dünyadaki kutlamalar aslında biraz daha festival gibi, sokaklara falan yansıyan, büyük etkinlikler halinde. Bizimki tabi böyle büyük bir festivalden çok, biraz daha şenlik şenlik havasında, kültürel ağırlığı olan, bilgilendirme ve örgütlenmeyi öne çıkaran bir çalışma. Biz Pride Day’de eşcinsel hareketten, LAMBDA’ dan dünyadaki ve Türkiye’deki hareketlerden bahsedeceğiz. Bunun için broşür ve dergi hazırlıyoruz. Umut Koray: Bu bir başkaldırı günüdür. ABD’ de 1993 yılında polis bir travesti barını basıyor, travestileri ve gay’leri dışarı çıkarmaya çalışıyor, çatışma çıkıyor. İkinci gün tekrar devam ediyor aynı olaylar. Gay’ler de direniyorlar, çıkmıyorlar, ABD’nin çeşitli eyaletlerinden gelip New York sokaklarını dolduran binlerce eşcinsel onlara katılıyor ve hep birlikte, halkın da desteğiyle polisin ablukası deliniyor. Bu hareket önce tabii Avrupa’da yankısını buldu, orada da benzer aktiviteler yapıldı. ABD’de bu ha kazanıldıktan sonra Avrupa’daki kolluk kuvvetleri de artık daha fazla direnmediler. Türkiye’de de 1993’ ten bu yana kutlanıyor. Zaten bizim kuruluşumuza vesile olan olaylar da buna dayanır. Valiliğe başvurulmuş o zaman ‘’yürüyüş yapmak istiyoruz’’ diye, ama Valilik kabul etmemiş. Madem öyle, bizim artık örgütlü olmamız lazım, daha ciddi çalışmamız lazım’’ deyip LAMBDA’yı kuruyor arkadaşlarımız. Sizin bahar aylarında Ankara’da düzenlediğiniz BaharAnkara, sonbaharda da İstanbul’da düzenlediğiniz Güztanbul adlı kültür şenlikleriniz var. Bu şenliklerden bahseder misiniz? Özgür: Bu etkinliklerin amacı hem eşcinsel örgütleri, hem de eşcinsel camiayı biraraya getirmek. Etkinlikte seminerler, toplantılar, dia gösterileri, tiyatro gösterileri, partiler, eğlenceler, workshop’lar ve sunumlar düzenleniyor. En son nisan ayının sonunda BaharAnkara yapıldı. Kaos Kültür Merkezi eksenli bir çalışma oldu. İnsan Hakları Derneği’nde konuşmalar yapıldı. Partiler ve pikniklerle tam bir kültür şenliğiydi. Tabii toplumu bilinçlendirme amaçlı bir şenlik... Türkiye’nin her yerinden katılımlar oldu, Kayseri, Ankara, Denizli, Eskişehir, Antakya, Antalya... Türkiye’nin her yerinden gelen eşcinsel insanlara ulaşmak çok güzeldi. Dilerim ki, ileride Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu’da ya da Antalya’da benzer şeyler olur. Güztanbul’da yine BaharAnkara’yla aynı konseptte bir etkinlik. Bu yıl tüm eşcinsellerin bir araya gelip, konuşup sohbet edebilecekleri bir etkinlik lmasını istiyoruz. Özellikle bu anlamda tüm Türkiye’ye duyurusunu yapacağız. Nasıl iletişim kuruluyor Anadolu’daki insanlarla? Orhan: Daha çok internet ve Kaos Gldergisi aracılığıyla. İnternet, geçmişteki uçsuz bucaksız yalnızlığı aşmasına yardımcı oldu gay’lerin. Çünkü geçmişte gerçekten uçsuz bucaksız bir yalnızlık yaşadık. Kendimi sanki dünyada tek başınaymışım gibi, hilkat garibesiymişim gibi hissetttiğim oldu. İnsan kendisi gibi insanların olduğunu görünce rahatlıyor, cesaretleniyor, giderek kimliğini kabulleniyor ve giderek de gurur duyuyor. O sıkıntı ve rahatsızlığı aşıyor. Özgür: ‘’ hasta ve yalnız değilim’’ demeye başlıyor insanlar. ‘’Yanlış değilim, hasta değilim, manyak değilim, cinsi sapık değiğlim, çocuklara yönelmiş bir sapık değilim, ben normalim, benim gibi insanlar var’’ demeye başlıyor. Bu onuda bize yardımcı olabilecek örgütler var, hem hukukş anlamda, hem psikolojik anlamda, hem de toplumsal boyutlarda. Bu özelikle Anadolu’dan gelen insanlar için daha da önemli herhalde. Özgür: Tabii. İstanbul’a gelip de seks pazarlarına düşen insanlar için çok büyük bir çözüm aslında. Kendilerini ifade edebilecekleri, dertlerini söyleyebilecekleri yerler var artık. Geçen haftaki toplantımıza Samsun’dan katılan bir arkadaş vardı, ailesinden şiddet görmüş, sokakta şiddet görmüş, bir sok fraksiyona üyeymiş, orada şiddet görmüş ve kaçıp İstanbul’a gelmiş. Kime danışır, kiminle konuşabilirsiniz? Ananıza, babanıza, ağabeyinize, ablanıza anlatamayacağımız şeyleri biz burada konşabiliyoruz, tartışabiliyoruz. Orhan: Toplumda, özellikle İstanbl’da, büyük şehirlerde çok rahat bir yaşam sürdüren eşcinseller var. Burada eşcinselliği yaşamak, Anadolu’nun birçok yerine göre çok daha kolay. Fakat oradaki eşcinsellere dönük yükümlülüklerimiz var. Bu anlamda rahatı yerinde olan eşcinsellerin de bu duyarlılığı gösterip katkıda bulunması, çalışmamıza destek vermesi lazım. Eşcinselliğinden dolayı, zulüm gören, baskı gören, özgürlükleri elinden alınmış, ayrımcılığa uğramış çok geniş bir kesim var. Bu yılki BaharAnkara nasıldı? M.A.: Çok güzeldi, hem eğlendik, hem bilgilendik. Mesela geçen sene lezbiyenlerle gay’ler arasından futbol maçı yapıldı. Ben lezbiyenlerle birlikteydim ve gay’lei yendik. Çok hoş birşeydi. Özgür karşı takımdaydı. AIDS konusunda toplantılar oldu. Her yerden insan vardı, birçok değişik şehirden insanlar gelmişti. Düşünün ki yüz kadar eşcinsel, hep birlikte pikniğe gittik. Orada o kadar çok eşcinselin olması insana değişik bir duygu veriyor. İster hareketin içinde, ister dışında olun, orda olduğunuz zaman bir eşcinsel olarak varsınız ve heyecanlanıyorsunuz. ‘’ Aaa, bu kadar insan var ve birlikteyiz’’ diyorsunuz, kendinize bir güven geliyor. İnsani yönü çok önemli. Mesela oraya trenle gidip trenle geldik, o yolculuğu birlikte yapmak, yani bir birliktelik unsuru insanı rahatlatıyor, o açıdan güzeldi. LAMBDA’nın amaçları neler? Özgür: Her ülkede eşcinsellerin yaşadığı çeşitli sorunlar var. Dolayısıyla örgütlenmelerin sebepleri muhteliftir. Eşcinsel hareketten bahsedildiğinde , aslında bir demokratik hareketten, hakların talebinden bahsediyorsunuz demektir. Eşcinsellerin, toplum tarafından dışlanıp yok sayıldıklarından, şiddete maruz kaldıklarında ya da işten atıldıklarında bunun sebebi cinsel yönelimleri olduğu için hiçbir yere başvuramazlar. Bu nedenle eşcinsel örgütlenmenin ortaya çıkası son derece normal. Çünkü bu sebeple, bu tür problemleri yaşayan insanlar bir araya gelip ‘’ hayır, ben varım, cinselliğimden dolayı bana bunları yapamazsınız, ben özgürlüklerimi ve demokratik haklarımı istiyorum, insan haklarımı istiyorum!’’ diyorlar. Geçenlerde, bundan bir hafta önce, çok enteresan bir şey oldu: Bir baban, oğluyla beraver gelmişti. Oğlunu tanımak, oğlunun kendini tanımasını sağlamak, eşcinselliğin ne olduğunu anlamak için. Biz sadece eşcinseliğe yönelik değil, topluma, eşcinsellerin ailelerine, onların iş ve okul çevrelerine ve devlete yönelik de çalışmalar yapıyoruz. Türkiye’deki eşcinseller, işyerlerinde cinsel kimliklerini gizlemek zorunda kalıyor. Sizce ileride bu aşılabilir mi? Özgür: eşcinselliğini açıklayan insanlar, işyerlerinde mutlaka ayrımcılığa hatta tacize ve şiddete maruz kalır. Yüzde 90 bu böyledir. Şiddetin de bu anlamda türleri var. İşten kovulmak, kovulana kadar rezil edilmek, hakarete uğramak, işyerlerinde sizinle alay edilmesi, büntün bunlar şiddettir. Eşcinsellerin maruz kalabileceği şiddetlerden bahsederken, nerede, hangi konumda olduğunuz da çok önemli. Bir eşcinselin çocuk, mahalledeki çocukların tecavüzüne maruz kalabilir, bir öğrenci okul arkadaşlarının ya da öğretmenlerinin tacizine uğrayabilir, bir asker kışlada dayak yiyebilir, işkence görebilir. Yani o kadar çok şey olabilir ki... Tüm bunlara anlam veremiyoruz. Hele de işçilere döndüğünüz zaman, ekmek kavgası verdiğiniz insanların size karşı böyle ayrımcılık yapması, daha da anlaşılamaz bir şey. Çünkü aynı kazandasınız, aynı çarkların altında eziliyorsunuz, aynı kapitalist sistem sizi eziyor, ama siz eşcinsel olduğunuz için bir de arkadaşınızdan darbe yiyorsunuz. Olayın bir de böyle bir boyutu var. Orhan: örgütlenmemizin nedenlerinden biri de, toplumdaki bu önyargıların ortadan kaldırabilmek. Bu sorunların aşılması için tabii ki diğer demokratik örgütlenmeleri de yanımızda görmek istiyoruz. Ülkemizde sırf eşcinsellerin değil, ayrımcılığa uğrayan tüm toplum kesimlerinin üzerindeki baskının kaldırılmasını istiyoruz. Yurttaş olarak da haklarımız var, anayasal haklarımız. Her Türk vatandaşı gibi oy kullanıyoruz, askere gidiyoruz, vergi veriyoruz, toplumsal yaşamın her yerinde çalışıyoruz. Her yurttaş gibi eşit haklara kamusal alanda her boyutta yer almak istiyoruz. Eşcinsellere karşı bu önyargı nasıl kırılabilir? Umut: Diğer sivil toplum kuruluşlarıyla beraver etkinlikler yapıyoruz, ayrımcılığa uğrayan diğer kesimlerle dayanışma gösteriyoruz. En azından, öncelikle demokrat kamuoyu tarafından tanınmak istiyoruz. Özgür: Biz diğer sivil toplum kuruluşlarıyla ya da demokratik gruplarla çalışmak istediğimizde, bize gelen ilk tepki şu oluyor: ‘’ biz eşcinsel değiliz ki, bizi niye ilgilendirsin!’’ Bu saçma bir tepki, çünkü biz Kürt haklarını savunurken, kadın haklarını savunurken, çocuk haklarını ya dahayvan haklarını savunurken, ‘’ biz kadın değiliz, çocuk değiliz, Kürt değiliz, hayvan değiliz’’ demedik, diyemeyiz. İnsan haklarını ya da eşcinsel haklarını savunmak için illa eşcinsel olmaya gerek yok. Buna böyle yaklaşmaları gerekiyor. Çünkü biz sadece kendi için olan bir grup değiliz. Bütün sivil toplum kuruluşlarını, insan olan herkesi, birey olan herksi bu savaşıma bekliyoruz. Önümüzdeki yıllar bunun meyvelerini verecek. Şu an zaten bir sivil toplum hareketi, bunun tohumları var, bunlar büyüyecek ve bu insanlar insan olmanın, demokratik bir hayat yaşamanın ne olduğunu söyleyecekler. Siz eşcinsel kimliğini Türkiye’de ilkkez bir televizyon programında açıklayan kişi oldunuz. Açıkladıktan sonra tepkiler nasıl oldu? Umut: olumluydu. Başından çok büyük korkular yaşadım, ama beklediğim gibi tepkiler çıkmadı. Yolda yüyüken tanıaynlar oluyor, ‘’ aa televizyondaki çocuk’’ diyenler filan. İnsanlar durdurup konuşuyorlar, çok farklı bir çizgi çizdiğimi söyleyenler oluyor, çok olumlu, çok farklı, saygılı bulduklarını söyleyenler olduyor. Çünkü onların kafasındaki ‘’eşcinsel’’ imajının tamamen aksine, ben oraya kravatlı, tamamen erkek giyimli bir şekilde, ama ‘’ insanım ‘’ diye çıktım. O yüzden tepkiler iyi oluyor. Eşcinselliğin konu edildiği Ceviz Kabuğu programında bir din adamı vardı... Umut: ben doğru bulmadım. Sonuçta laik bir ülkedeysek, din ve eşcinselliği tartışacaksak, diğer dinlerden insanların da olması gerekiyor. Fakat konu din ve eşcinsellik değildi, konu sadece eşcinsellikti. Dinlerin bize bakış açısı malum. Bir din adamını nasıl ikna edebilirsin ki? Özgür: Bir kere Hulki Bey konuya hakim değildi. Türkiye’de eşcinsellikle ilgili konuşmak istediğiniz zaman, önünüzde literatür, sadece ve sadece Kur’an-ı Kerim. Yani 1400 yıl önce kendinden 1000 yıl önceki örneklerin anlatıldığı bir örnekler silsilesi var. Bu anlamda siz böyle bir program yapıp da bir tarafınıza Kurn’an’ı, bir tarafınıza hukuk kitabını koyarsanız, eşcinselliğin kenarına bile yaklaşamazsınız. Hulki Bey’de yaklaşamadı. Dolayısıyla gerçekten ne olduğu asla anlatılamadı. Kaldı ki, Kur’an-ı Kerim’de eşcinselliğin sebebi yazmaz. Kur’an ya da hukuk, bir şeyin sebebiyle ilgilenmez. Daha çok sonucuyla ilgilenir. Eşcinsellik nedendir, genetik midir, başka sebepten midir, bunu Kur’an’a sorarsanız cevap alamazsınız. Hulki Bey bu hataya düştü. Konusu faiz ya da içki olan böyle bir program yapılsaydı ve böyle bir din adamı konulsaydı oraya , yine aynı yanlışlık olurdu. Yani diğer tartışşmalarda kullanılmayan bu yöntem, neden eşcinsellikte kullanıldı? Niye o zaman Sümerlele ilgili ya da Atatürkçülükle ilgili bir program yaptığında bir din adamını koymuyor? Türkiye değişiyor. Türkiye’nin değişimine katkıda bulunmak demek, literatürel olarak Kur’an’dan çıkıp bilimsel verilere yönelmek demektir. Yani artık eşcinseller diyorlar ki: Beni Kur’an’da değil, sokakta ara! Benimle konuşurken başka bir yere değil, bana bak, gözlerimin içine bak. Bu son derece önemli. Bugün Avrupa’da birisi başbakan seçilebiliyorsa, Finlandiya gibi AB Komisyon Başkanı seçilebiliyorsa, ya da Paris belediye başkanı eşcinsel olduğu halde seçilebiliyorsa, bunun tek bir sebebi var, o da eşcinsel hareketttir. Türkiye’deki insanların da bunu anlayığ eşcinselliği artık kabul etmesi gerekiyor. Bunun bir hayat biçimi, birilerinin cinselliği olduğunun kabul edilmesi lazım. Bizim yapmak istediğimiz de zaten bunu tartışmaya çekmek bunun artık konuşulmasını sağlamak. Üstelik Türkiye eşcinselliğin yoğun olarak yaşandığı bir ülke. Biseksüel bir milletiz biz en nihayetinde. Geleneğimizde, kültürümüzde varolan bir şey. İnsanlar biliyorlar, yaşıyorlar, ama konuşmuyorlar. Bu tür programlar, bu tür yazılar, bu tür kitaplar, insanların konuşması, gerçeklerin birinci elden dinlenmesi açısından son derece önemli, çünkü bu, ikiyüzlülüğün bir tarafa bırakılıp bu konunun konuşulması anlamına geliyor. Bugün eşcinsellere verilen kadın rolünden dolayı bir sürü travesti ve transeksüel var. Bunlar eşcinsel camianın binde biri durumundalar, ama varlar. Adam Anadolu’dan gelmiş buraya, ona demişler ki, ‘’ sen eşcinselsen, o zaman kadın olmak zorundasın’’. Kadın gibi giydirilmeye zorlanmış, sürekli tecavüze uğramış, hareketlerinin sürekli kadın gibi olması için sürekli hormon verilmiş, bir grubuda ameliyat edilmiş, birileri tarafından sermaye olarak görülmesinden dolayı. Bu yıl ilk kez eşcinseller KAOS GL pankartlarıyla Ankara’da 1 Mayıs yürüyüşüne katıldı. Orhan: Evet, onur duyduk. Güzel bir buluşmaydı. Emekçi kesimlele, toplumsal sorunu olan diğer kesimlerle dayanışmamızı gösteren bir simgeydi. Ufaktı ama, çok önemli bir simgeydi. Aynı şekilde biz de 1 Mayıs’ta LAMBDA-İstanbul olarak İstanbul’daki 1 Mayıs kutlamalarında bildiri dağıttık. Özgür: 1 Mayıs’ın bizim açımızdan iki farklı yönü var. Birincisi, demokratik hakları talep eden insanların bunu eyleme döktükleri bir tarhi olması. İkincisi, eşcinsel olup da işçi olan insanların taleplerinin dile getirilmesi. İnsanlara eşcinsel hareketin ‘’ eşcinselliği yaygınlaştırma hareketi’’ değil, demokratik bir hak talebi olduğunu anlatmak zorundayız. Nasıl ki Kürt hakları için çalışan örgütlerin ‘’ Kürtlüğü yaymak’’ gibi bir dertleriyoksa, bizim de öyle bir derdimiz yok. Nasıl ki Kürtlük yaygınlaştırılamazsa, eşcinsellik de yaygınlaştırılacak bir şey değil. ‘’Aman ne güzel herkes olsun ‘’ gibi bişey değil. Kaynak: Lambdaİstanbul |