Son zamanlarda XListe'den gelen emailleri bazen ancak yüzeysel
olarak okuyabildim. Şimdi Mayıs ayından itibaren Paul'un yazdıkları
emaillerini bir daha gözden geçirdim. Bugün listeye gelen bütün emallerini
de takip ettim. Aslında karşımızda bir çete varmış gibi tartışıldı. Yani
Nathan, Tristiam ve Paul birbirini tanıyor, üstelik bazen de birbirine
moral verirler (üstelik birbirini tanımıyormuş gibi davranmışlar). İsteyen
bunu eleştirebilir, ancak listeden çıkartmak gibi karar söz konusuysa,
herhalde sebepleri her kes için ayrı olarak söylemek gerekirdi. Yani, Paul
ters olarak algılanan, neler yaptı, Tristiam ne , Nathan ne, ayrı ayrı
sorulsaydı, belki olay bu biçimde hiç büyütülemezdi. Yanlış anlamayın,
hepsi bir kişi olsaydı, yine de listeden çıkartma kararını onaylamazdım.
Ancak böylece rahatsız edici olarak algılanan daha da korkunç görünmeye
başladı. Bu büyütme bilinçli bir strateji olduğunu sanmam, bilinç altı
olan onlar-biz ayrımdan kaynaklanan bir algılama tarzıdır.
Elbette
aramızdaki özgür ortamı savunmak için sınır koyabilmemiz gerekir. İçerikli
bir tartşma ortamı yaratmak için mesela seks ilanlar olmasın dedik.
Bilinçli yapılan iftira, izin almadan burada söylenen samimi bilgileri
basına vermek veya sistematik bir şekilde kişi ile ilgili özel bilgilere
listeye dağıtmak v.s.
Okuduğum emaillerde bu tarzından hiç bir şey
yoktu. İnsanları aşağılamış. Bu ne demek? Polemik yapmak, bir insanın bir
emailde kullandığı sözlerden yolla çıkarak onu sert eleştirmek, sert olsa
da, bence oldukça dürüst bir tartışma biçimde. Her şey ortada. Kimse
yoruma katılmaya zorlanmıyor. Evet bir insan kendine ifade etmekte
zorlanabilir, ve bu zayıflığı ona karşı kullanmak adil bir davranış
sayılmaz. Fakat söz konusu olan emailleri dikkatlı okursanız, saldıranlar
genellikle anlamakta güçlük çektikleri yazılara tahammül olmayanlardı.
Anlaşılmaz Türkçesinin, elitist olmaktan , kelimelerin anlamlarına fazla
önem verdiğinden v.s. şikayet edenler. Başkasının anlatmaya çalışanı
anlamakta güçlük çekmek bir ayıp değildir, ancak bir aşağılık
kompleksinden dolayı anlamadım demek yerine suçlamalarda bulunmak bence
hiç yerinde olmayan bir davranıştır.
Her neyse bunu pekiştirmeyeyim,
sonuçta bir türlü benim algılama tarzım.
Şimdi listemiz bir tartışma
listesi mi bir dayanışma listesi mi?
Bir grup fikir ve kendi ifade
etme özgürlüğünden yola çıkarak C.'nin kararını kınar, faşizan bulur.
Toplumda zaten yeterince baskı mevcutken, bizim aynı baskıcı mekanizmaları
kullanmamak gerektiğini, benimsenmiş, fakat insanı insana düşman eden
kalıpları, kavramları ve davranış tarzlarımızı sert olsa da sorgulamak
gerektiğini düşünürler.
Öbür grup daha bir uyum özleminden hareket
ediyor: Lambda'lılar parti için o kadar uğraştıktan sonra nasıl kalkıp
karalıyorsun? Moral vermek daha yerinde olan bir tavır olamaz mı? Biz
BaharAnkarada güzel tartıştık, fakat sen bizim ara verirken, futbol
oynadığımızı eleştiriyorsun. Abartılı değil mi?
Ya da C.'nin söylediği
gibi listeye, belki de eşcinsel hayatına yeni gelen birisi için,
aramızdaki kavagları görmek itici olmaycak mı?
Burada belli bir
ikileme içinde olduğumz inkar edilemez. Ancak uyum'un pahası özgürlükse,
bu uyum kolay kolay bir hapishanenin uyumuna dönüştürülecek. Birliktelik
ve uyum özlemi, birisi doğru yol göstersin, tartışma çıkmasın diye, bu
özlemden kaynaklanan Xenophobie (yabancı olandan korkma, onun bir alt
çeşiti homofobi'dir) faşizmin en güçlü kaynaklarındandır. Bütün insani
ihtiyaçlar gibi bu özlem tek başına kötü bir şey değil ki, ancak tuzaklara
dikkat etmek gerekir.
Bence bunun tek çıkış yolu
olgunlaşmak. Öbürlerin olgunlaşması değil, her kes önce kendisi. Bunun
yolu bizi eleştiren, sert olsa da, uzaklaştırmak olmayacak. Listemiz daha
yeni olduğunda, saygılı biçimde eleştirebilmekten konuştuk. Bu konuda
yararlı tartşmamız oldu. ancak bundan belki daha önemli olan
eleştiril
ebilmek.
Eğer canım polemik yapmak istemezse atılan topu geri atmak zorunda
değilim. Örneğin Paul'un yaptığı çoğu eleştiri karşılık vermeyeni pek de
kötü bir durumda bırakmaz, çünkü yorumlar, kararlamalar değil. Oynamaktan
hoşlansam ise neden olmasın. Ancak gülümseyerek pes edebilemek de gerekir.
Kursura bakmayın, ama herkes zekice kavga etmekten hoşlanmaz diye bunu
yasaklamak nasıl bir yaklaşımdır?
Gerçekten ciddi bir eleştirinin
sözkonusu olduğunda, eğer haklıysa, demek öğrenilecek bir şeyler var,
mükemmel olmadığımı kabul ederek çok mu kaybediyorum? Eğer yanlış olduğunu
düşünürsem o halde bir şeyler öğretebileceğim. Bunları ifade ederken
tarzlar her zaman farklı olacak. Sık sık farklı yaklaşımlarız yan yana da
kalacak. İlla birisin galip olması mı gerekir?
Her zaman bu olgunluğu
göstermek kolay değilse de sonuçta güzel bir şeydir. Bu konuda daha olgun
olanlar zaten var olamakla ortamı güzelleştirir. Eğer henüz her zaman buna
beceremezsek ne hakla öbürlere kızıyoruz?
Yukarıda hep Paul'dan
bahsetmiştim. Burada üç kişi hep birlikte gösterilirken, ben birisini,
kendime en yakın hissetiğimi ve dolaysıyla en iyi anlattabileceğimi
sandığım insanı seçtim. Ancak buraya kadar yazdıklarımın temel yaklaşımı
kabul edilse, Nathan ve Tristiam konusunda farklı bir sonuça varmak için,
bence ortada ikna edici bir sebep yoktur.
Listemizde sık sık dolaylı
veya dolaysız dile getiren uyum özlemlerine saygım var, paylaşıyorum bile,
ancak bu uyumu bulma yolu, tarzını anlamakta güçlük çektiğimiz insanları
dışlamak değil, nefes alabilmek için gerekli olan özgürlüğü sağlamak.
Sonuçta hiç kimse sevmediği yazarların emailleri okumak zorunda değildir.
Fakat benim ve öbürlerin Paul, Tristiam ve Nathan'ın düşüncelerini öğrenme
özgürlüğü kısatlama hakkınız yoktur. Henüz eleştirilmeyi bilmeyene de
yardım etmek, yeni gelene gerektiğinde moral vermek, açıkça konuşmaya
alıştırmak hepimizin bir görevi olabilir.
Hepinize saygı ve sevgiler!
(C. ne olur, eminim burada anlatmaya çalıştıklarımdan pek uzak
değilsin, listemiz bu sakatlanmış haline bırakma. Kararını değiştir.
Gerektiğinde anlaşmazlıkları daha yapıcı çözmek için her zaman evimde de
toplanabilirsiniz. Sen, Paul...)
Heribert Mürmann
|