1) "Azınlıklar için bir şeyler yapmak" bakışını ben paylaşmıyorum ki... Kendi sözünü ve derdini herkes kendi dile getirmeli... Kimse kimsenin adına konuşmaya kalkmamalı.

2) Yazmış olduklarından anlıyorum ki, neyi vurgulamaya çalıştığımı sanırım ifade edememişim. Ben senin "bu böyle gitmez" mantığının karşısındayım. Hiç kimse neyin nasıl gideceğine karar vermek durumunda değil.

3) Paul ve Tristram'ın tavırlarından rahatsız olup olmadığıma gelince... Ben kendimde, kimseye doğru yolu göstermek gibi bir misyon görmüyorum. Mesele burada işte C., sen kendinde böyle bir misyon görüyorsun. Sorun da buradan kaynaklanıyor. Ortada tartışan insanlar vardı... Evet, kimi çok ileri gidebiliyordu, kimi yanıt vermekte zorlanıyordu, bazısı diğerinin üzerine üzerine gidiyordu, vs. vs... Sanırım şunu anlatamıyorum ki, doğal akışıyla böyle olan bir işleyişi zapturapt altına alarak iyileştiremezsiniz. Çok başka sorunlara yol açarsınız. Doğal olarak ortaya çıkan ancak bu kadar olabiliyorsa, bırakın böyle sürsün. Bir yanlış, bir hata, bir sorun varsa, bunu zamanla insanlar anlar... Yok eğer tersini yapar, her şeyi siz belirlemeye kalkarsanız, bir şeyi düzelteyim derken başka bir şeyi ve başka birilerini tamamen ezmiş olursunuz.

4) Arkadaşlarıma sordum diyorsun.. Arkadaşların... Bahsettiğin arkadaşların bu listedeki eğilimleri ne derece temsil ediyor merak ediyorum doğrusu... Arkadaşlarına soracağına, mesela listeye niye sormadın? Listenin tamamını ilgilendirecek bir uygulamaya girişmeden önce bunu listeye değil de kendi çevrenden birkaç kişiye sormanı anlamak hakikaten zor.

5) "Neden insanlar onlara gosterdigimiz iyi niyet ve uyariyi goremiyorlar?".. Bu lafında da yine insanlara doğru yolu gösterme saplantın olduğunu düşünüyorum... Ama nedense sen, benim nereye vurgu yaptığımı görmektense, "şöyle şöyle yaptılar, sorduklarım bundan rahatsız oldular, ben de attım" ekseninde sürdürüyorsun tartışmayı. Bizim burada tartıştığımız, senin uygulamanın nedenleri ve kaynaklarının ötesinde, moderatörlüğünü yerine getirirken kullandığın anlayış.

6) Listeyi bırakıp çıkanların durumu ise apayrı tabii... Bunu tartışmamıza gerek yok. Rahatsız oldukları mailleri okumamak yerine listeden çıkmayı tercih ediyorlarsa, bu onların kişisel tercihleridir. Kendi kafalarındaki şekile uymadığı için çekip gitmeyi tercih edenlerin bu eylemleri hiç kimseyi bağlamaz ve hiçbir uygulamanın da dayanaklarından biri olamaz. Kimse bu listedeki yazışmaları listedekilere zorla okutmuyor ki...

7) "Ben cidden merak ediyorum ki, uzun zamandir listede yazilarini gormedigim sen Mustafa, Murat Yalcinkaya gibi isimler, Paul ve Tristam'in bu tavirlarindan rahatsiz oldugunuz mu? Ya da insanlara fazla sert ciktiklarini dusundugunuz mu? Hakli olduklarini dusunseniz bile, hitaplarindaki sertligi farkedip kendilerine birsey dediniz mi? Eger hitaplarini bile sert bulmuyorsaniz, bircok kisinin bu kisilerle tartisma icinde olmalarini farketmediniz mi? Onlari simdi savundugunuz gibi, onlarin guclu Turkceleri ile "ezdikleri" kisiler icin herhangi bir savunma yaptiniz mi?"...
Allaşkına C., bu listeyi biraz fazla abartmıyor musun? Toplumsal bir yaşam biçimi falan mı kurduk biz burada? Yok ezenler, ezilenler, onları savunanlar, savunmayanlar... Yahu burası bir e-mail listesi! Benim önemsediğim bir yer ama sadece bir e-mail listesi. Paul ve Tristram'ın tartıştığı kişilerden sanki gidecek başka yeri olmayan evsiz insanlar gibi bahsediyorsun. Sanki burası bir yaşama alanı, gidilecek başka bir yer yok da, bu durum yüzünden katı bir düzen tutturmak gerekiyor burada... Peki ya, atılanların tartışmaya girdikleri kişilerin de tartışmanın bir parçası olduğu gerçeğine ne diyorsun? Atılanlar, o tartışmaları kendi kendilerine mi yaptılar?

8) Gösterdiğim tepkide Paul, Tristram ve Nathan'ı savunduğumu rahatlıkla düşünebilirsiniz. Ama ne onların savunuculuğuna soyunmak gibi bir derdim var ne de tepkim böyle bir kaygıdan kaynaklanıyor. Açık düşünebilen bir zihin, benim onların savunusunu yapmadığımı rahatlıkla görebilir. Dikkat ederseniz, şu ana dek yazdığım mesajların hiçbirinde "onlar haklıdır" türünde bir yaklaşım göstermiş değilim. Benim tepkim, onların savunulması yönelik değil; beni gerçekten irkilten bir uygulamanın ve bu uygulamaya neden olan ve çok yakından tanıdığım bir anlayışın karşısında durmak adına tepki gösteriyorum.

9) Son olarak, anladığım kadarıyla, o üç kişiyi atarken sana gelen tepkiler ve sorduğun arkadaşlarının görüşleri doğrultusunda karar aldın. 156 kişi içinde az bir kesimi oluşturuyorlar. Ama onlar kadar da bu uygulamaya tepki duyanlar var. Bunların dikkate alınması durumunda da, atılma olayından şu anda memnun ve mesut olanların tepkisi söz konusu olacak... İşte böyle bir duruma mahal vermemek için, böyle uygulamalara son verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Birakın her şey kendi doğal akışında seyretsin... İsteyen istediğini okusun istemeyen okumasın. Yok eğer, okumadığı halde o kişinin atılmasını istiyorsa, veya onunla fikirsel düzeyde bir tartışmaya girip gerçekten hatalı olan bir durumu ona gösteremiyorsa, kendi yetersizliğinin ya da tahammülsüzlüğünün sonucunda o kişinin yok edilmesini istiyordur. Bunun başka bir açıklaması olduğunu sanmıyorum.

10) Bir tavsiyem, atılmalara neden olan tartışmaları örneklemek için yaptığın alıntıları cımbızla seçer gibi yapma. O tartışmanın en başından sonuna kadarki sürece dikkate al. Paul-Cinaski tartışmasına örnek için "londra ayağı Cinaski" alıntısını kullanmışsın. O tartışmayı bir daha okursan, Cinaski'nin bir yanlış anlaması sonucu verdiği ve Paul'ün atılmasına neden olan üsluptan çok da farksız olmayan bir mesajı ile başlamış olduğunu görebilirsin...

Sevgiler

Mustafa