Grubumuzda ufak tefek toplumsal aktivitelere rağmen, daha bir arkadaş grubu havası vardı. Fakat grubunun dışarıya açılması artık kaçınılmazdı. Bir barda ya da bir cafede sohbet toplantısı yapmayı düşünüyorduk. Prive Bar'ın işletmecisi Ömer, bizim yerinde toplantı yapmamızı sevinerek kabul etti. Yıldırım Türker'in ta eskiden benzer toplantıları Ceylan'da (Club 14) düzenlediğini bana anlattığını hatırladım. Kendisinden böyle bir toplantıyı yönetmeyi rica ettik ve hemen kabul etti. Aylarca Prive'de toplandık. Kitaptan değil, kendimizi anlatarak, durumuzu anlamaya, bir hareketinin zeminini hazırlamaya çalıştık. Önce kendimize ait bir söylemi oluşturmamızın ve açılma problemi çözmemizin gerektiğine inandık. Toplantılar oldukça yapıcı geçti. Küçük grubunun havasına alışmış olan bazı eski arkadaşlar koptu. Ancak bir sürü yeni insanlar birlikte, bazı daha da eski arkadaşlar yine gelmeye başladı. Bence, kişiliği çok farklı, ama her ikisi olgun, özgürlükçü ve insan sevgisiyle hareket eden Fatih ve Yıldırm'ın katkısı çok önemli olmakla birlikte onların dışında da bir çok insan, hevesle ve içtenlikle katkılarıyla toplantılarımızı oldukça zenginleştirdiler. Sonra bir pazar günü Prive'nin işletmecisi Ömer, terörle mücadele polisinden bir uyarı aldığını söyledi. İzinsiz siyasi toplantı yapıyoruz diye bize baskın olacaktı. Bu durumda Yıldırım Türker'in aracıyla Toplumsal Araştırma Vakfı, orada toplantı yapmamızı kabul etti. (Bahar 1995) O zaman üçret de istenmedi. Vakfın daha korumalı bir yerin olması bir avantajdı, ancak Prive'deki toplantıların havasını devam ettiremedik. Eylem ön plana koyanlar, önce kendi kendimizi keşfetmek isteyenler de vardı. Mekan daha az samimi olduğundan dolayı "eylemci" olanlar daha etkindi. (Tabii ki, bu kaba bir ayrım, ancak sadece vurgu farkı gibi görünse de, hiç de küçümsenmemelidir.) Fatih yoğun işlerinden dolayı ayrıldı ( Onu hala özlüyorum.).
1995 Yılında Eylemcilerin Darbesi
Uzun bir zaman Amerika'da kalmış olan bir arkadaşımız vardı. Oradaki yaşam tarzını çok beğenmiş. Bilgisayarcıydı, insanların birbirini tanımadıkları yerlerde, büyük kentlerin anonim ortasında, umursamazlıkta, eşcinsellerin daha özgür olacağını sanıyordu. Bir süre çok aktif ve özverici olarak toplantılarımıza katılmıştı. Yıldırım Türker'in toplantıya gelmediği bir günde bir "darbe" başlattı. Yazılı bir taslak hazırlamıştı ve bizi kapsamlı, herkese açık olan gey etkinlikleri yapmak için ikna etti. (Bu arada şunu söylemeyi unuttum, o zaman lezbiyenler ayrı bir örgütlenme içindeydiler.). Her ne kadar kendi kendimizi keşfederek hareket etme rüyasını ben de paylaşmışsam da, bunun bu mevcut toplulukta gerçekçi olmadığını kabul etmek zorundaydım. Sonuçta, gelen öneri bana da ilginç göründü. Bir sonraki hafta yine gelen Yıldırım da öneriyi güzel buldu, fakat böyle bir işe kalkışmak için kamuoyuna açılmamız gerektiğini savunuyordu. Karşı pozisyon ise, bir çok şeyi kendimizi deşifre etmeden yapabiliriz, önce toplumu hazırlayalım, sonra açılmak da daha kolay olur yaklaşımıydı. O zaman ben de ikna oldum, fakat bir şey göz ardı ettik, savunduğumuz pozisyon teknik olarak doğruydu, ancak bu açılmak meselesi teknik bir soruna indirgemek yanlıştı. Asıl sorun sadece medyaya açılıp açılmamak değildi, daha önemli olan kişisel gelişimizin nerede olduğu. Hala özel hayata bu konuda dobra dobra konuşmaktan çekinen insanlar olarak ne kadar inandırıcı, dürüst, ve her şeyden önce kendimize karşı dürüst olabiliriz? Kendi bulamadığımız özgüveni nasıl başkalara anlatacağız? Toplumu, kendimize özgü bir bakışı bulmadan, nasıl dağıtılan normaliteyi ve kalıpları özgürce sorgulayabiliriz? v.s. . Yanlış anlaşılmasın ki, daha önce dışarıya yönelik bir şeyler yapmamışız değildi. Haftalık bir gazetesi olan Express'in gey sayfasını biz yaptık. AIDS önleme konusunda çalışmalarımız da vardı. Ancak ağırlık kendimizi ve yakın çevremizi geliştirmek konusuna vermiştik. Kararımızı saygılarla karşılayan Yıldırım Türker oldukça üzüldü. Kendi düşlerinden, biz bu kadar uzaklaştığımızda bize daha fazla katılma hevesi ( ve gücü?) kalmadı. Fazla bir şey söylemedi, fakat halini hissetim. O akşam ev arkadaşım Cem, küçük köpeğiyle birlikte toplantının ortasında geldi. Köpek doktordaydı, tam neyin olduğunu hatırlamıyorum, yeniden iyileşmek üzereydi. Yıldırım köpeği kucağına aldı ve onu sevdi. Biraz sıcaklığa ihtiyacı varmış gibiydi, köpek de hoşlandı. Bir an için Yıldırım daha iyi oldu. Sonra köpek benim kokumu aldı, henüz zayıfken, yürümekte güçlük çekerken, karşı çıkabilecek bütün güçlerle yüzleşmeye hazır olmuş gibi, köpek, önce neyin olduğunu anlamayan Yıldırım'ın kucağından ayrıldı ve bana geldi, mutlu ve aşık vaziyetinde benim kucağımda oturdu. Ben ise, köpek bile onu terk etti diye Yıldırım'a çok üzüldüm. Fakat o, köpeğe ve bana bakıp, olabilecek bütün kıskançlık duygularını aşarak "Ne kadar güzel bir aşk" diyerek sevgimizi kutladı. Yıldırm Türker bir daha toplantımıza gelmedi, ancak bizde bıraktığı güzel aşkın kaybolmadığını bilsin. Express dergisininilk Gey Lezbiyen sayfasını oluşturmuş olan Eylemler ve dernek kurma girişimi (1995-1996)Kapsamlı bir eşcinsel haftası
organize etmeyi düşündük. 1995, Temmuz sonunda olacactı.
Geçici olarak ilan edilen prgram şuydu: Tıklayın!
Yaz tatili, gerektiren hazırlıklar, tertip komitesini
oluşturmak gibi sebeplerden program Eylül ayına ertelendi.
"Eşcinsel Kültür Etkinlikleri"nde bir eşcinsel film hafta sonu da yer alacaktı. Filmlerin yanı
sıra kitap satılacaktı, söyleyiş ve
panel de olacaktı:Tıklayın!
Filmlerin daha önce Türkiye'de gösterilmiş olmalarına rağmen bu girişimiz de valice yasaklandı. Bu seferki uluslararası protesto faksları, İçişleri, Kültür Bakanlığının ve Başbakanlığın faks makinelerini kilitlemişler. Bütün aktivitelerimiz saymayayım. Bir süre çok aktif göründük. Dergi, radyo programımız, AIDS broşürü. Değişik insanlar geldi, gitti. Ancak her zamanki gibi aktiviteler az sayıda insan tarafından gerçekleştirildi. Fakat bu az insanlar genellikle toplantıların akışını en fazla belirlediler. Çoğu insan ise daha çok bir ortam bulmak için, fikir alışverişi için katıldı.
O zaman Bx. de gittikçe daha ön planda olmaya başladı. 1996 İstanbul'da olan HABITAT II toplantısında İnsan Kaynağı Geliştirme Vakfı, bize onun standını kullanma fırsatını verdi. Hem Lezbiyen arkadaşımız Güneş hem Bx. , korkmadan basına ve televizyona röportaj verdiler. Bu kadar reklam olduktan sonra toplantılarımız dopdoluydu. Bx. bu durumda dernek kurma fikrini ortaya attı. Ancak dernek kurmak için 16 kişi gerekir, kuruluş toplantı için yedi kişi yeter. Fakat yönetin ve denetim kuruluları için hem asıl hem yedek üyeler gerekir. Dernek merkezi için para da gerekirdi. Lambda'da fikirlerini iyi ifade edebilen bir kaç kişi vardı, fakat onlar açılmış değildi, gizli eşcinseldi. Ondan dolayı Lambda'nın dışından insanlar bulmaya çalışıldı. Yurt dışından maddi destek bulmaya da çalışıldı. Doğrusu ben Bx.'i politize olmaktan, bazen fazlasıyla politikacı buldum. Sevdim de, fakat Lambda'yı siyasi kariyer için kullanmak istiyor diye bir endişem vardı. İster Lambda'nın içinde ister solcu çevrede imaj yaratmaya, gerçek içerikten daha önem verdi. Öbür yandan basına çıkan tek geydi ve kariyeri düşünmek -belli sınırlar içinde- çok da kötü olmayabilir. Bu arada oldukça açık ve eleştirici bir bakışa sahip olan Attila da bize katıldı ve yapıcı muhalefetimizi güçlendirdi. Böylece yaz tatilinde daha gönül rahatlığında Almanya'ya gittim. Döndüğümde Bx. bizden ayrılmış oldu. Coşkun onunla kasa konusunda kavga etmiş, hesap vermesini istemiş, Bx. bunu bir güvensizlik olarak kınamış. Bunun dışında Bx. bizden bir çok konuda, tek başına hareket edebilmek için yetki istemişti, bunu bizden almadıkça Lambda'yla siyaset yapılamaz diye bizden ayrılmış. ÖDP'de daha etkili olacağını sanmış. Kasa defteri başka bir arkadaş üstlendi. Bx.'in bize vermesi gereken bir para miktarı vardı (20 veya 30 milyon TL). Fakat Bx. parayı vereceği randevuya gelmemiş. Eski solcu geçmişi için, polis ona saldırmış, parasını alıp gece boyunca işkence yapmış. İnandık mı, inanmadık mı? Ben şahsim bu durumda, söyledikleri gerçek olabilir diye, şüphe ifade etmek yanlış buldum. Dernek projesini alt grubu olarak daha derin incelemiştik. Sonra,
özellikle Attila'nın titiz çalışması sayesinde, dernek kurmaya daha
hazır olmadığımızı kabul ettik, çünkü sadece 16 isim bulmak
yetmiyor, eğer yasaklansa ya da tepki olursa, bizi kamuoyunda
savunacak insan gerekirdi. Bir defa yasaklandıktan sonra, kurucular
beş yıl boyuncu bir daha dernek kuramaz.
Çekirdek Grubu Ayrı Toplanmaya Başladı (1996/1997)Bu durumda bir hatta yaptık (Yani ben bugün böyle
düşünüyorum.), toplantıyı böldük. Cuma günlerinde benim evimde
çekirdek toplantısı olacaktı. Katkıda bulunmak koşuluyla herkese
açıktı. Pazar günlerinde değişik konular konuşulan bir sohbet
toplantısı yapılacaktı. Bir süre çekirdek toplantımız daha rahat
oldu, ortam daha samimi ve dostçaydı. (Ve bana her cuma akşam
misafir.) Fakat gerçek merakı olmakla birlikte kendilerini o kadar
bağlamak istemeyen insanlar böylece dışarda kaldı. Eskiden bunlar
"yedek takımımızdı". Örneğin bir işin bensiz de hallocağını
bildiğimde takip etmekle yetinebilerim. Fakat birisi bir işi
bıraktığından dolayı acil bir iytiyaç olduğunu gördüğümde devreye
girebilerim. Bu mekanizma artık yok oldu. Çekirdek grubu ve öbürler
arasında kopukluk oluşmaya başladı. 1997 yaz tatilden sonra, dernek için
başvurduğumuz parayı yurt dışından geldi. Dernek kurmak mevcut
koşullarda gerçekçi olmadığından dolayı parayı değerlendirmek için
yeni bir projeyi oluşturmamız gerekirdi. İki örgütten gelen paranın
toplamı, kendi kendine döndüren bir proje için azdı.
|
| Devamı için şu yazı:TanıklıkŞaibeli iki Eşcinsel AkivistNeler doğru, neler yanlıştır? | ||||||||||||||||||||