Transseksüellik bahsi üzerine 4
Erkekten kadına cinsiyet değişimi ameliyatı
Sanem AKAY /Ankara
Cinsiyet Değişimi Ameliyatının İngilizce'si Sex Change Operation. Kelime oyunu yapacak olursak Ex-change, yani değiş-tokuş etmek, yani lira verip yerine dolar almak gibi. Sizin için geçer akçe ne ise, tıpkı onu almak gibi. Geçersiz organı verip gerekli organı edinmek diyebiliriz. Pekiyi bu mümkün mü, mümkünse ne kadar kazançlı olunabilir bu değişimden? Bu tabii ki işin şakası. Şimdi sizlere erkekten kadına cinsiyet değişiminin olası bir örneğini anlatmak istiyorum. Anlatacaklarım kendimden yola çıkarak olacak elbette.
Önceki yazımda anlattıklarımı yerine getiren biri olarak, psikiyatrinin bana ameliyat izni vermesinden tam iki yıl sonra ameliyat gerçekleşebildi. Öncelikle maddi koşullarımın el vermemesinden ötürüydü bu gecikme. O iki yıl tam bir kâbus idi. Sonunda sıra gelmişti kestirip, biçtirmeye, ekletip diktirmeye. Cinsiyet değişimi denince çoğu kişinin aklına nedense sadece altın makas gelir. Cinsiyet değişimi olayı başka, cinsiyet değişimi ameliyatı başka şeylerdir oysa. Ne traji-komik bir yanılgı ve eksik bir kanı. Sanki don diktiriyorsunuz terziye. Sağlıklı, bilinçli bir hazırlık yapmamış kişileri ameliyat masasına yatırabilen cerrahları şiddetle kınıyorum, yatanlara da teessüf ediyorum. Ben kendim pek pimpirikli biri olduğum halde, pek hazırlıklı olduğumu zannettiğim halde, narkozdan ayıldığım zaman çok şeyin farklı olduğunu gördüğümü söylemek istiyorum. Tamam öz be öz transeksüelim, psikolojim de yolunda gitmiş, hormonlar da çok şeker sonunda cerrah denen o anlatılmaz kişiden de teknik bilgileri almışım, korkunç güzel bir sükûnetle ve tebessümle de ameliyathaneye girdim. O ana kadar her olan biteni üç aşağı beş yukarı kavrayabiliyordum. Ameliyat sonrası neler olacağını da tahmin ediyordum. Lâkin tahminlerimin yine de yetersiz ve sığ kaldığını ameliyattan çıktıktan sonra anladım. Şimdi anlattıklarım çok kişiseldir, belirtmek isterim. Önceden hiç genel anesteziye girmemişim, hayatta hiç kırığım çıkığım olmamış, hiç baygınlık bile geçirmemişim, en önemlisi kanımı, iliğimi, kalbimi ve beynimi, cinselliğimi ve duygusallığımı, ruhsal ve mental yapımı ilgilendiren bir cinsiyet değişimi ameliyatını önceden yaşamamışım. Bu gerçeklerle giriliyor ameliyata.
Ameliyat sonrası bir muamma. Psikiyatr ve cerrah maksimum halde kendilerinden emin. Bir gün önceden hastaneye kaydoldum, akşamına gereken kan tahlilleri yapıldı, röntgen filmleri çekildi, sindirim sistemim temizlendi, verilen sakinleştiricilerle bir güzel uyku çektim. Sabahın köründe şıp diye kalktım, güzelce soyunup yeşil gömleği giydim, sedyeye bindim, ameliyathaneye indirildim. Sevgili cerrahımla ve ekiptekilerle selamlaştım. Masaya yatar yatmaz tıp diye uyumuşum. O sabah, ne geçmişimi ne de geleceğimi düşünebildim. Ameliyat edilme isteği ve heyecanım da yoktu. O ne dinginlik, o ne kendini kendiliğinden teslim ediş. 28 yaşındayım ve son 6 yıllık mücadele sonunda vuslata eren aşık gibi bedenimi cerrahıma canımı Allah'ıma teslim ettim. Çıt yok. Narkozda iken nasıl olduğunu anlatamayanlara artık hak veriyorum. Bir an ne desem, karanlık mı desem, tık yok mu desem bilemiyorum. Kısacası hiçbir kavram ve sıfatın olmadığı hal. Kim keşfetmiş şu narkozu yahu. Hayret bir şey.
Saatler sonra kendime geldiğimde odamdaydım. Sabah 8'de uyutulmuşum, uyandığımda saat akşam 5'e geliyordu. Üstümde çarşaf, yanımda doktorumu ve hemşireleri gördüm. İleride anneciğimi. Ona bir göz kırpıp gülümsedim. Sonra akıl edip çarşafı kaldırdım ki ne göreyim: apış aram ve göğsüm sargılı. (Vajen yapımıyla beraber memelerime silikon protez de koyulmuştu). İçimden "ben ameliyat edilmişim!" dedim. Yine içimden güldüm, güldüm; içime bedenime ışık dolmuş gibi hissettim. Nasıl mutlandım. Sonra dostlarım, arkadaşlarım tarafından da kutlandım. Sarhoş gibiydim. Acı yoktu HENÜZ; bedenim yorgun ve hissiz idi. Bakalım neler olacaktı. Artık tıbben kadın olduğum söylenebilirdi. Yeni organımla ilgili orijinal tecrübeler sıradaydı. Yalnız benim duyabileceğim, yalnız bana ait olacak şeyler. Bir ben bir de Allah bilir türünden şeyler. Ateş düştüğü yeri yakarmış, belki de ondan.
Çok geçmeden yine pimpirikliğimi takındım. Pür dikkat kendimi, bedenimi, kalbimi ve düşüncelerimi düşünmeye başladım. Ne olduysa ondan sonra oldu.
Bu ameliyatın yapılacağı yerin tam teşekküllü bir hastane olması şart. Benimki de öyleydi. Fevkalade iyi bakıldım. Ameliyatta kan kaybım olmuş, önlemi alındı. Normalde düşük tansiyonlu biriyim; tansiyonum iyice düşünce, verilen üç çeşit ağrı kesicinin tansiyon düşürücü özelliği de olunca çok titiz bir takip gerekti. Tansiyon sorununu ciddileştirmeden ağrıyı kesme işi becerildi. Bünyem de nazik çıktı. Daha doğrusu vücut denen o muazzam makinenin neye nasıl tepki vereceğini kestirmek çok güçmüş, onu anladım. Asla ve asla hafife alınacak bir iş değil. Sanırım tıpta ihtiyat denen kavram çok önde gidiyor. Zaten gördüm ki doktorlar iyilikler konusunda minimum seviyeyi, kötülükler konusunda ise maksimum seviyeyi göz önünde tutarak hareket ediyorlar. Bilgi, tecrübe ve tekniği insan psikolojisine dahil etme becerisi, o hastaneyi ve ekibi nitelikli kılıyor.
Ameliyat bana beklediğimden çok zor geldi. Çok acı çektim, rahatsızlık hissettim. Sabırsızlandım, endişelendim, bıkkın ve yorgun düştüm. Bir hafta hastanede bir hafta da evde yattım. Çok iyi ve hatta şefkatli bir refakatçi şart diyorum (benimki annemdi). Bu arada uyku düzenim alt üst oldu. Yaklaşık 15 gün sonda takılı kaldı idrar yolumda. 10 gün diet yemek yedim, 10 gün büyük tuvalete çıkmadım. Vajenimi tıka basa dolduran bir tamponu iki hafta içimde tuttum. Türlü vesveselere kapıldım ister istemez. Örneğin, pırıl pırıl penisimi yani idrar yolumu ve en erojen dokularımdan olmuştum. Bu arada üreme yeteneğimi yitirdim, hiç dert etmem diyorum, etmedim, etmiyorum. Onu geçebiliriz. Çünkü rahimle analık, tohumla babalık yapılmadığını biliyorum. Herkesin en büyük sorusu ORGAZM olayı. Ne olacaktı Allah bilir, ben bilmezdim. Orgazma sıra gelmeden önce başka sorularım, sorunlarım oldu. Örneğin, tuvalete çıkmayı çok dert ettim kendime. Doktorum rahat ol diyorken ben ona inanamıyordum. Ta ki onu çıkarana kadar. İnanın dışkılamanın muazzam mekanizması olduğunu o tecrübemle anladım. İnsan ilk kez yaşadığı için, başıma talihsizlikler gelir mi (gelir) diye kara kara düşünebiliyor günlerce. İki hafta sırtım yataktan kalkmadı. Tampon ve sondadan kurtulunca ilk çişimi kaygılı bir heyecanla yaptım. Ben oturdum yaptım, annem de beni seyretti. Aaa, çok güzel yaptım. Ne yapamama, ne de tutamama derdim oldu. Kaygılarım çok mu anormaldi acaba? Kendimi titizliğim konusunda hem pek haklı hem de biraz aptal hissettim. Tabii işlerin yolunda gittiğini gördüğüm ana kadar. Kolay değil kardeşim, dışkılama vs. deyip geçme, düşünsene bir terslik olduğunu: Onarmak için ikinci bir ameliyat gerekebilir, onarılamazsa kaderine razı olacaksın. Can bu işte, an geliyor doktoruna olan itimadını bile zayıflatabiliyorsun. Ne olur affetsinler beni. Neyse, tampon çıktı yerine dildo (yapay penis) geldi. Günde dört kere 20'şer dakikalık masajlar şart oldu. Sabah akşam da dezenfeksiyon. Dikiş içindeki vajene o kahrolası jel dildoyu yerleştirmek bir kâbus gibi geldi bana. Ama fonksiyonel bir vajen için bu olmazsa olmazdı. Bu kalıcı olacak kâbusu düşünüp geçici kâbusa tahammül etmekten başka yol yoktu tabii. Nitekim iyileştikçe iş kolaylaştı ama hiç zevk vermedi. Derken masaj günde üçe, ikiye ve bire düştü. Bu her gün altı ay boyunca devam edecekmiş. Vajenin iyileşmesi 2 ay, oturması 6 ay alırmış. Nitekim öyle oldu.
Şimdi kakayı makayı bırakıyorum, şu ilginç konuya gelmek istiyorum. Yani vajenin cinsellik özelliğine. İlk iki hafta penis ve testisin yerinde yeller esmiyor. Tek görünen sargı bezleri, hissettiğim ise sadece acı. O sıra orgazmı düşünen kim? Çoğu kimse kesip atılan dokularımı saklayıp saklamadığımı sordu. İnanın aklıma bile gelmedi. Ben bu ameliyatı, erkekliğimi kavanoz içinde göreyim diye olmadım ki. Hiç önemi yoktu benim için. Tampon çıkarılınca da acı, keçeleşme, uyuşma, kaşınma devam etti. En kötüsü ilk kez dikiz aynasıyla gördüm ve bana çok içler acısı gelen görüntü karşısında gözyaşı ve ağlayışı engelleyemedim. Eski boy-friendim ziyaretime geldiğinde de aynı oldu. Dakikalarca kahkahalarla güldüm ardından uzun uzun hüngür hüngür ağladım. Sanırım bu, duygusal bir boşalma idi. Yıllarca süren transeksüel çilenin, yorgunluğun ve kederin, yeni kavuştuğum kadınlığın neşe ve ferahlığıyla patlayan feryat ve sevincin gözyaşlarıydı sanırım. Artık ölsem de gözüm arkada kalmayacaktı. Ama yine de tam açıklayabildiğimi sanmıyorum. Elbette kadınlığın da zorlukları, yorgunlukları olacaktı. O sıra sevinçten uçuyordum da diyemem. İçimde hoşnutsuzluk da vardı. Hoşnut olmadığım erkekliğim, ameliyat masasında ölmüştü. Erkekliğin olumsuz etkilerinden bir günde kurtulmak mümkün müydü? Bir yandan da yeni kadınlığımı hissedememekten değil, bir an evvel hissetmek arzusuyla yanıp tutuşmaktan hoşnutsuzdum. Kadınlığın olumlu etkilerini bir günde hissetmek de pek mümkün değildi, biliyordum. İşte bu gibi karman çorman şeyler geldi geçti zihnimden…
Bedenimi dinledim günlerce saat saat. Bandaj, tampon ve sonda gidince, zamanla şişlik inmeye başladı. Dildoyla masaj derken dayanamadım ve iki ay boyunca cinsel ilişkiye girmemem gerekirken, ben üçüncü haftada çok sevdiğim bir arkadaşımı yatağıma davet ettim. Çünkü ben yataktan zorla çıkıyordum. Ha dildo, ha canlı penis ne farkeder diye partnerimle öpüşüp koklaşırken üstüne çıktım. Arkadaşım şoke oldu. İçimdeydi artık. Şoku atlatsın diye sırt üstü yatağa uzandım. Makas gibi, kucak kucağa, göğüs göğüse, dudak dudağa, göz göze geldik. Bir yerden sonra bedenler nedir ki, onu ruhuma gömdüm. Üç haftalık vajenim derindi derin olmasına ve çok yakışmıştı üç onyıllık derin kadınlık benliğime. Eşim bedensel tatmine de ulaştı. Ben ise ruhun aslında kaldım, sûrete vakit vardı. Cerrahımın ellerine sağlık vajen ve memelerimin de katılımıyla, erkek eşime sunabildiğim dişil bedenimden emin oldum. Belki de insan, tatmin edebildiği oranda tatmin oluyor. Çok geçmedi, insanız ya, ben de tam bir zevk ve tatmine ulaşmanın derdine düşüverdim.
İlk zamanlar hep penisim varmış gibi hissettim. Bu normalmiş, kolu kesilen birinin bir süre daha kolunu varmış gibi hissetmesi gibi. Sonraları dışarıda hissettiğim penisimi içimde hissetmeye başladım. Sanki penisim tam sertleşmiş olarak içime yapışırcasına tümüyle saplanmış gibi. Ayol çok fena hissettim kendimi. Bu ne biçim iştir diye kulak verip durdum günlerce orama. Yolda yürürken sık sık kasıklarımla sıktım yeni organımı. Nasıl sevindirik oluyordum anlatamam. Yolda karşılaştığım tüm kadınları, yandaşım hissettim aptalca.
Sonra bu hisler giderek törpülendi, yerine oturdu. Ardından vajinal kaslarımı kullanmaya başlayınca işte o zaman yeni organıma sahip çıkmaya başladım. Penis hislerim giderek tükendi, yeni uyarıları yeniden anlamlandırdım. Dikişlerim de eriyince o artık benim biricik vajenimdi. Çok duyarlıydı. Kafamı orgazma takmıştım artık. Bu kadar olumlu şeyler olur da orgazm olmadan olur mu? Canım iyiden iyiye sıkılıyordu artık. Kendi kendime tatmin olmaya çalışıyordum. Oldum oluyorum derken olamıyordum. Yakın arkadaşlarım kendilerince ne düşünüyorlardı ise alaylı alaylı sataşıyorlardı bana. Ve 44. günde tesadüfen 3 travesti arkadaşımın tanıklığında orgazma ulaştım. (görmeden inanırlar mıydı acaba?). Vajenim sırılsıklam olmuştu. Tatlı ateşler içinde kahkahalarla güldüm. Allahıma şükür, doktoruma dua ettim. O bile inanamadı. Çok erken dedi. Dış ve iç dudakların yanısıra, penisin ucundaki en duyarlı sinirden uyarladığı klitorisimin henüz işlevsel olamayacağını, bunun 1 yıla kadar vakit alabileceğini, ama her nasıl bu tatmini becerdiysem tebrik ettiğini söyledi. İki üç gün sonra yeniden orgazma ulaştım. Erkenden beceren ben olmayacaktım da kim olacaktı ya, işte altyapı buna deniyor olsa gerek. Derken cinsel ilişki serbest oldu. Mastürbasyonla tatmin olabilirken, biriyle ilişki esnasında, yok kaydırıcı tükendi, yok kondom mu patladı, yok efendim travmatik bir pozisyon mudur derken epeyi de acı hissettiğimden orgazm olamıyordum. Sabretmeye değer diyordum. Çünkü ufukta görüyordum. Nihayet 74. günde bunu da başardım. İşte bedensel ve ruhsal uyumun zirvesinde erişilen birleşme buydu. Hâlâ orgazm olup olmadığımı soranlar var ve hep olacak. Partnerlerim hariç tabii. İspat etmemi bekleyenler de oluyor da nasıl edeyim? Buraya kadar anlattıklarımda hiç yalan havası var mı? Zaten bir noktadan sonra, bu sorular ve şüpheler benim değil onlara sahip olanların sorunudur diyorum.
Bu ameliyatı yurtdışında çok pahalıya ya da oldukça ucuza da yaptırabilirsiniz. Yabancı bir ülkede ve tıbbi ekiple bu işi yaptırmanın ekstra sorunları olabilir. Yurt içinde bu ameliyatı Amerikan Hospital gibi çok masraflı biçimde yüksek sağlık hizmeti (!) gerekçesiyle yaptırabileceğiniz gibi bazı üniversite hastanelerinde de yaptırmak da mümkün. Ben bu ameliyata Ankara'da Başkent Üniversitesi Hastanesinde girdim. Psikoterapiyi Ankara Üniversitesi Psikiyatri Ana Bilim Dalından almaktayım.
Sonuç olarak ne diyebilirim: Dilerim tüm transeksüel kişilerin gönülleri, zihinleri feraha kavuşur. Erkekten kadına olduğu kadar kadından erkeğe cinsiyet düzeltimi yaptıranları da unutmamalı. İnsan bence de göründüğü gibi olmalı ya da olduğu gibi görünmeli. Dürüstlük, açıklık, samimiyet ve safiyet ne güzel kavramlar. Böcekliği seçenlere ve insanı böcekliğe itenlere yazıklar olsun diyorum. Cinselliğe çok ilgili olan toplumumuz maalesef ilgili olduğu oranda bilgili değil. Nedir bu rezaletin sebebi? Bunları ve çarelerini düşünelim ve gereğini yapmakta çaba sarfedelim. Cinselliği, bir arının her çiçekten aldığı özleri kendinde özleştirip kustuğu bala benzetiyorum ben. Yani cinsellik herşeye damgasını vurduğu kadar, her şeyden etkilenerek edinilen ve icra edilen bir kavramdır. Öyle insanlara rastlamak mümkün ki bal yerine afedersiniz bok kusuyorlar gibi. Dilerim ballarımızın niteliği giderek yükselir. Pekiyi nasıl? Bilinçleri yükselterek. İşte bu nedenle toplum bilincine, en azından ilgi gösterenlere ışık tutmak için bu yazıyı yazdım. Bunlar artsın! Cinsel azınlık diye görülen transeksüellerin kendi içinde sağlıklı transların azınlıkta kaldığı şu ortamda elden ne gelir acaba? Yazımla ilgili olarak birkaç maddeyi sıralayarak son vermek istiyorum:
- Öncelikle cinsel kimliğinize sahip çıkınız. Gerekirse bunun için psikiyatrik yardım alınız.
- Eğer cinsel kimliğiniz transeksüellik ise psikoterapik yardım ve destek rutin olarak alınmalı.
- Size uygun psikoterapik sürecin içeriğini burada anmak pek mümkün olmadığından, bu alanda uzmanlaşmış bir psikologla objektif olarak yaşam alanlarınızı ve koşullarınızı belirleyiniz.
- Psikiyatri tarafından cinsiyet değişiminiz rapor edildiği takdirde, hormon tedavisini de endokrinoloji gözetiminde psikoterapi eşliğinde alınız.
- Sıra cerrahi operasyonlara gelince mümkünse bu alanda ihtisas yapmış tek bir plastik-estetik merkezinde tedavi olunuz.
- Hatta mümkünse Psikiyatrik, Endokrinolojik ve Plastik Es tetik birimlerinin ortaklaşa çalıştığı bir hastanede tedavi olunuz. Birkaç hastanede birden tedavi oluyorsanız, ortak hareket yönünde kişisel çaba gösteriniz.
- Tam teşekküllü hastanelerde ameliyata giriniz.
- Ameliyat sonrasında da psikoterapiye devam etmelisiniz.
- Tecrübelerinizi uygun platformlarda insanlarla paylaşınız.
Kaos GL 55/60 1999
Not: Eğer transseksüel olup ameliyat olmayı düşünerseniz,
önceden çevrenizi (iş yeri, aile, arkadaşlarınız) ve kendinizi sosyal ve ekonomik koşullar bakımından
hazırlamanızı tavsiye olunur. Özellikle fuhuş yapmamak için diren transseksüeller bu ülkede
çok zor durumda bırakılmaktadır. Yukarıdaki yazı yazmış olan bilinçli arkadaşımız bile ekonomik ve
sosyal baskısına karşı dayanamayıp Türkiye'yi terk etmeye karar verdi. Ve bu da kolay değildi. |